 |
IMAN VE IBADET SITESI
|
Peygamberler Tarihi
|
 |
 |
Peygamberlere Ait Siyerin Anlamı, Yararları ve Kaynakları 1- Peygamberlerin siyeri, mübarek peygamberlerin yüksek hayatlarına ait bilgiler
olup genel tarihin pek kıymetli bir bölümüdür. Bilindiği gibi, Yüce Allah, önce insanlara
kendi içlerinden zaman zaman peygamberler göndermiştir. İnsanların bir kısmı bu mukaddes peygamberlere
uymuşlar ve böylece hem dünya, hem de ahiret görevlerini yapmışlardır. Düzenli medeniyetler kurmuş
ve faziletlere ermişlerdir. Diğer bir kısmı da, bu mübarek peygamberlere karşı çıkıp
onlara aykırı harekette bulunmuşlardır.Bu tutumları ile gerçek insanlık vasfından yoksun
kalmış ve küfrü imana, rezaleti ve fazilete tercih etmişlerdir. Bu yüzden de sonunda felâketlere düşüp
sönüp gitmişlerdir. İşte "Siyer-i Enbiya (Peygamberler tarihçesi)" dediğimiz Peygamberlerin
hayatları ile ilgili bilgiler, onların güzel hallerini bildirir, onların ümmetlerini ne şekilde dine çağırdıklarını
gösterir, kavimleri ile olan bazı olayları ve savaşları kaydeder. Bunlar bizim için ibret alınacak
ve yararlanacak birer büyük öğüt olur. 2- Peygamberler tarihinin birçok yararları vardır.
Şöyle ki: İnsan, Peygamberler tarihini okuyunca, bazı peygamberlerin yüksek varlıklarını ve
güzel ahlâklarını öğrenir. Onların hak yolunda ne kadar çalıştıklarını, insaniyete
ve medeniyete ne kadar yükseklik kazandırdıklarını anlar. Böylece zihni açılır ve zekâsı artar,
kendisinde bir uyanıklık olur. Kalbinde din duygusu kuvvetlenir. Din büyüklerine saygı çoğalır ve
onların güzel ahlâkları ile ahlâklanmaya çalışır. 3- Peygamberler tarihinin
kaynaklarına gelince: Bunların başlıcası Kur'ân-ı Kerîm ile hadis-i şerîf kitablarıdır.
Bunlar iki kutsal kaynaktır. En doğru bilgi, ancak bu iki gerçek kaynaktan alınır. Şu da bir gerçek
ki, bir kısım peygamberlere ait Tevrat'da, İncil'de ve diğer önceki din kitablarında olan bazı
bilgiler değişikliğe uğramış olduğundan bunlara asla güvenilmez.
Tarih kitablarına gelince, bunların verdikleri bilgilerin çoğu da birer sağlam belgeye dayanmadığından
olduğu gibi kabul edilemez. Zaten Peygamber Efendimizin zamanından önceki çağlara "İlk Çağlar" denir
ki, bu çağlara ait tarih bilgileri pek noksandır. Bunun içindir ki, birçok peygamberlerin hayatları bizce bilinmemektedir.
4- Büyük peygamberler arasında bütün hayatı bilinen peygamber, ancak bizim peygamberimiz Hazret-i Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem'dir. Peygamber Efendimiz bütün kutsal hayatı, olanca ayrıntılarına kadar tamamen kaydedilmiştir.
Bu özellik ve şeref, dünyada başka hiç bir kimseye nasib olmamıştır. 5- Peygamberlerin
yüksek hayatları üzerinde yazılmış birçok Siyer kitabları vardır. Fakat bunların en geniş
ve en mükemmelleri, bizim peygamberimizin yüksek hayat hallerine dair olanlardır. Peygamberimizin hakkında olan
ilk siyer kitabını, Tabiîn'den (ashabı görenlerden) "Urve" ile, talebelerinden "Zührî'dir. Diğer bir rivayete
göre, Peygamber Efendimiz kutsal sîretlerini ilk yazan zat, hicretin (150) yılında Bağdad'da vefat eden Muhammed
İbni İshak'dır. 6- Bugün elde bulunan Siyer kitablarının en eskisi ve en güvenilir
olanları şu üç eserdir: (207) tarihinde Bağdad'da vefat etmiş olan Vakıdî'nin Siyer Kitabı.
(313) de vefat eden Basra'lı İbni Hişam'ın Siyer Kitabı. (315) yılında Bağdad'da vefat
eden Muhammed Taberî'nin yazmış olduğu Siyer kitabıdır. İslam âlimleri,
Peygamber Efendimiz hakkında daha birçok kitablar yazmış oldukları gibi, Avrupalı şarkiyatçı
tarihçiler de bu konuda pek çok kitablar yazmışlardır.
|
 |
Mübarek İsimleri Kur'an-ı Kerimde Anılan Peygamberler 7- Yüce Allah önceleri birçok peygamber göndermiştir. Fakat bunların
yalnız yirmi beşinin mübarek adları Kur'ân-ı Kerîmde açıklanmıştır. Bizlere bir uyarı
ve ders olmak üzere o kutsal peygamberlerin yüksek hallerinden haber vermiştir. Biz kendilerine iman etmekle yükümlü
bulunduğumuz o büyük peygamberlerden kısaca bilgi vereceğiz: 1) Adem Aleyhisselâm 8-
Bütün insanların ilk babası ve ilk Peygamberi Adem aleyhisselâm'dır. Şöyle ki: Yüce Allah, bu âlemi yoktan
var etmiş, birçok devirler geçtikten sonra da yeryüzünde insan cinsinin ilk babası olmak üzere büyük kudret ile
Hazret-i Âdem'in cesedini topraktan yaratmış ve onu ruhla, ilimle seçkin kılmış ve ona eş olmak
için de Hazret-i Havva'yı yaratmıştır. Bütün melekler Hazret-i Allah'ın emri
ile Âdem'e secde ettiler, yalnız meleklerin arasında yaşayan ve aslında cinlerden bulunan İblis (Şeytan),
kendisinin ateşten yaratılmakla Âdem'den daha üstün olduğunu söyleyerek büyüklenmiş ve secde etmekten
kaçınmıştı. Bunun cezası olarak da melekler arasından kovulmuş ve lanete uğramıştır.
9- Yüce Allah özel bir ikram olarak Âdem ile Havva'yı Cennet'e koymuş ve hikmeti gereği olarak cennette bulunan
bir ağacın meyvesinden yemelerini kendilerine yasaklamıştı. Oysa ki, Şeytan, bir yolunu bularak
Cennet'e girmiş ve bunlara kuşku vermiş. Demiş ki: Bu meyveden yerseniz, devamlı olarak burada kalırsınız.
Hem de onlara bunu yemin ederek söylemişti. Âdem ve Havva yasak durumu unutarak o meyveden yemişler. Bunun üzerine
Cennet'den çıkırılarak tekrar yeyüzüne indirilmişlerdir. Rivayete göre Âdem aleyhisselâm Serendib adasına,
Hazret-i Havva da Cidde'ye indirilmiş. Sonradan Mekke civarında "Müzdelife" denilen yerde buluşmuşlardır.
Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havva hemen pişman oldular, tevbe edip istiğfarda bulundular. Yüce Allah tevbelerini kabul
buyurmuş ve Adem'i kendi evlâd ve torunlarına Peygamber yapmıştır. Kendisine on sayfalık bir
kitab vermiştir. 10- Rivayete göre Âdem aleyhisselâm bin sene veya dokuz yüz otuz sene yaşamıştır.
Vefat edince, Serendip adasında veya Mekke-i Mükerrem'de Ebû'l Kubeys dağında gömülmüştür. Nuh aleyhisselâm
tarafından gemiye alınmış olan mübarek cesedlerinin sonradan Beyt-i Makdis'de gömülmüş olduğu
da rivayet edilmiştir. Hazret-i Âdem'den bir sene sonra da, Hazret-i Havva vefat edip Cidde'de
veya Hazret-i Âdem'in yanında gömülmüştür. 11- Bilindiği gibi, Yüce Allah kudret ve hikmet
sahibidir, dilediğini dilediği şekilde yaratır. Onun için Âdem aleyhisselâm'ı insanların ilk
babası olmak üzere mükemmel bir halde yaratmıştır, yoksa başka bir yaratıktan tekâmül yolu ile
meydana getirmiş değildir. Buna aykırı olan sözler, birer kuru görüşten ibarettir. İnsanların
kadrini ve şanını bozduğu ve din bilgilerine aykırı bulunduğu için, bizce hiç bir önemi
yoktur. 12- Âdem aleyhisselâm'dam, sonra peygamberlik, Allah tarafından Hazret-i Şît'e verilmiştir.
Şit aleyhisselâm, Hazret-i Âdem'in en güzel ve en sevgili oğludur. Rivayete göre, Hazret-i Âdem'in yaratılışından
yüz yirmi sene sonra doğmuş ve 912 yıl yaşamıştır. Ölünce Ebû Kubeys dağında
Hazret-i Âdem'in yanına gömülmüştür. Hazret-i Şît'e peygamberlik, tevhid ve tesbih esaslarını
kapsayan, elli sayfalık bir kitab verilmiş ve Hazret-i Âdem'in vasiyeti üzerine kadeşlerinin reisi bulunmuştur.
Bir rivayete göre Kâbe-i Muazzama'yı Hazret-i Âdem, diğer bir rivayete göre de Hazret-i Şît ilk kez olarak
taştan bina etmiştir. Şît'in anlamı "Hibetullah (Allah'ın bağışı)" dır.
Hazret-i Âdem'e Kabil tarafından şehid edilen Habil'e bedel olarak Allah tarafından ihsan buyurulmuş demektir.
Bu zata "Şiş" de denilmektedir.
2) İdris Aleyhisselâm
13- Hazret-i İdris büyük bir peygamberdir. Hazret-i Şît'den sonra peygamber olmuştur. Birçok ilimlere, hikmetlere,
göklerin esrarına dair bilgisi vardı. Bir rivayete göre ilk yazı yazan ve ilk elbise giyen Hazret-i İdris'dir.
Yeryüzünde üç yüz altmış sene yaşadığı rivayet edilir. Sonunda Hak Teâlâ tarafından yüksek
bir makama kaldırılmıştır.
|
 |
|
 |
|
 |
|
 |
 |
3) Nuh Aleyhisselâm
14- Hazret-i Âdem'den sonra insanlar çoğalmış, bir çok yerleri imar etmiş; fakat Allah'ın birliğine
dayanan gerçek tevhid dinini bırakıp putlara tapınmaya başlamışlardı. Kendilerine kırk
veya elli yaşında bulunan Hazret-i Nuh aleyhisselâm peygamber gönderildi. Bu muhterem peygamberin dokuz yüz elli
sene süren öğütlerini dinlemediler. Sonunda Hazret-i Nuh, Yüce Allah'ın emri ile gemi yaptı. Bu gemi tamamlandıktan
sonra gökten yağmurlar yağmaya, yerden sular fışkırmaya, denizler kaynayıp taşmaya başladı,
sular bütün yeryüzünü kapladı. Dağların tepelerini bile aştı. Buna "Tufan" olayı denir ki, rivayete
göre Hazret-i Âdem'in yaratılışından "2242" sene sonra olmuş, beş veya yedi ay devam etmiştir.
15- Nuh aleyhisselâm, Sam, Ham, Ham ve Yafes adındaki üç oğlu ile diğer mü'minleri ve uygun gördüğü hayvanlardan
birer çifti gemiye almış, bunun dışında kalanlar suların içinde boğulup gitmişlerdir.
Hazret-i Nuh'un Yam veya Ken'an adındaki oğlu da kendisine inanmayıp bu günahkâr kavim arasında boğulup
gitmiştir. Daha sonra yağmurlar kesilmiş, sular çekilmeye başlamış, Hazret-i
Nuh'un gemisi de, Musul civarında "Cudî" denilen dağın üzerine Muharrem'in onuna raslayan "Aşura" gününde
oturmuştu. Rivayete göre kırkı erkek kırkı dişi olmak üzere seksen kişiden ibaret bulunan
gemi halkı karaya çıkmış, Yüce Allah'ın dinine bağlı kaldıkları için selâmete
ermişlerdi. 16- Hazret-i Nuh'a ikinci Âdem denir. Çünkü yeryüzündeki insanlar Tufan'dan sonra bütün
onun neslinden türeyip yeryüzüne dağılmış, aralarında başka başka diller meydana gelmiştir.
Rivayete göre Hazret-i Nuh'un oğlu bulunan Sam, Arabların, Parsların, Rumların, Ham Sudan kavminin, Yafes
de Türklerin ilk babasıdır. Hazret-i Nuh Tufan'dan sonra altmış sene veya üç yüz
elli sene kadar daha yaşamıştır. 17- Nuh aleyhisselâm ve diğer kimselerin çok
uzun seneler yaşamış oldukları çok görülemez. Yüce Allah ilk insanları, hikmeti gereği çok yaşatmıştır.
Allah'ın kudretine göre güçlük yoktur. Zaten varlığımızın her anı onun kudreti ile ayaktadır.
Yoksa bir an bile yaşamak mümkün değildir. Onun için Yüce Allah dilediğini uzun ömre kavuşturur. Artık
bu seneleri ay ve mevsimlere çevirmeye gerek yoktur. Tufan olayına gelince, bu alimlerin çoğunluğuna
göre genel olmuştur. Bütün yeryüzünü kapsamıştır. En yüksek dağların tepelerinde görülen deniz
hayvanlarının fosilleri de bunu kuvvetlendiriyor. Bazı alimlere göre de, özel bir bölgede olmuştur. Yalnız
Hazret-i Nuh'un bulunduğu Babil bölgesine ve etrafına aittir. Gerçeğini Allahü Teâlâ Hazretleri bilir.
4) Hud Aleyhisselâm 18- Hazret-i
Hud, Yemen'de Hadremut civarında "Ahkaf denilen yerde yaşayan "Ad" kavmine peygamber gönderilmiştir. Şöyle
ki: İnsanlar, Tufan felâketinden sonra yine azıtmışlar, yollarını sapıtmışlar,
Allah'ın dinine aykırı işlere sarılmışlardı. Bunlardan bir kısmı da "Ad"
kavmi idi. Bunlar, birçok nimetlere ve kuvvetlere kavuşmuş muhteşem binalar yapmış; fakat Yüce Allah'ın
birliğini inkâr ederek putlara tapınmakta bulunmuşlardı. Kendilerine Hud aleyhisselâm gönderildi. Bu muhterem
peygamber, birçok mucizeler gösterdi. Fakat inanmadılar. Nihayet yedi gün sekiz gün devam eden şiddetli bir rüzgâr
ile helak oldular. Hazret-i Hud da, kendisine iman edenlerle beraber çıkıp başka tarafa gitti. Yüz elli sene
yaşadığı ve Mekke-i Mükerreme'de veya Hadremut'ta gömüldüğü rivayet edilmiştir.
5) Salih Aleyhisselâm 19-
Hazret-i Salih, Şam ile Hicaz arasında "HİCR" denilen yerde yaşayan "Semud" kavmine peygamber gönderilmiştir.
Bu kavim de dağları delmiş, taşları oymuş, kendilerine pek sağlam binalar yapmışlardı.
Fakat, bunlar da doğru yoldan çıkmış bulunuyorlardı. Hazret-i Salih'in yirmi sene devam eden emirlerine
ve öğütlerine muhalefet ettiler. "Bu deveye dokunmayınız" dediği ve bir mucize olarak taştan Allah'ın
emri ile çıkardığı hayvanı boğazladılar. Nihayet şiddetli bir gürültü ile yerlere
serilip helak oldular. Salih peygamber de, kendisine iman edenlerle beraber çıkıp önce Şam'a, Filistin'e, sonra
da Mekke-i Mükerreme'ye gitti. Seksen beş sene veya iki yüz sene yaşadığı ve Mekke-i Mükerreme'de
rükün ile makam arasında gömüldüğü rivayet edilir.
6) İbrahim Aleyhisselâm
20- Hazret-i İbrahim "Ulü'l-Azm (azm sahibleri)" denilen büyük peygamberlerden biridir. Bunlar, bizim Peygamberimiz Hazret-i
Muhammed aleyhisselâm, Nuh aleyhisselâm, Musa aleyhisselâm ve İsa aleyhisselâm olmak üzere beş peygamberdir.
Nuh peygamberin çocukları yeryüzüne dağıldıktan sonra Ham'ın soyundan "Nemrud" adında bir adam,
birçok kabileleri başına toplayarak Babil'de, şimdiki Musul şehrinin bulunduğu yerlerde Babil hükümetini
kurmuştu. Babil ülkesine "Geldanistan" denildiği gibi, hükümdarlarına da "Nemrud" denilir.
Babil halkı arasında "Saibe" denilen sapık bir din türemişti. Bunlar, güneşe, aya, yıldızlara,
putlara ve hükümdarlara tapmakta idiler. Yüce Allah, Nemrud İbni Ken'an zamanında Babil halkına İbrahim
aleyhisselâm'ı peygamber olarak gönderdi. O'na on sayfalık kitab verdi. 21- Hazret-i İbrahim,
Babil halkına gerçek dini bildirmeye başladı, onları hak dine çağırdı. Doğup batan,
sönüp giden şeylerin tapılmaya uygun bulunmadıklarını onlara söyledi. Fakat onlar aldırmadılar.
Bir yortu günü insanlar şehir dışına çıkmışlardı. İbrahim aleyhisselâm şehirde
kaldı. Putların bulunduğu yere giderek bir kısım putları kırdı. Elindeki baltayı
da büyük bir putun boynuna astı. İnsanlar şehire dönüp bu durumu görünce, bunu Hazret-i İbrahim'in yaptığını
anladılar. Hazret-i İbrahim de: - "Eğer söyleyebilirse sorunuz;
bunu bu büyük put yapmıştır!" dedi. Dediler ki: - "Hiç cansız olan bir put böyle
bir şey yapabilir mi?" Hazret-i İbrahim de: -"Madem ki bunlar cansız, ellerinden bir
şey gelmez şeylerdir; artık niçin bunlara tapıyorsunuz?" dedi. İbrahim aleyhisselâm
bu cahil kavme, ne kadar sapıklık ve anlayışlık içinde kaldıklarını bu hareketi ile
anlatmak istemişti. Bunun üzerine hepsi de biraz sustular, cahilliklerini anlar gibi oldular. Ne yazık ki, cehalet
gururları tekrar baş gösterdi. Sapıklıklarında ısrar ettiler. Hazret-i İbrahim'i, yaktıkları
büyük bir ateş içine attılar. Fakat ateş, Yüce Allah'ın emri ile gül bahçesi kesildi, O'nu yakmadı.
Bu Allah'ın büyük bir mucizesi idi. Bunu görenlerden bazıları iman ettiler. Hazret-i İbrahim de bu iman
edenleri ve kendi aile halkını yanına alarak Şam memleketine hicret etti. Bir aralık kıtlık
olunca Mısır'a gitti. Sonra da dönüp Ken'an ilinde (Beyt-i Makdis) çevresinde bulundu. 22-
İbrahim aleyhisselâm rivayete göre, Âdem aleyhisselâm'ın yaratılışından üç bin üç yüz otuz yedi
sene sonra Babil'de doğmuş ve yüz yetmiş beş veya iki yüz sene yaşamıştır. Kudüs'e
bağlı "Halilürrahman" kasabasında bir mağara içinde zevcesi Sare ile beraber gömülmüştür.
Hazret-i İbrahim'e "Halilullah" denir. Ona bütün milletler saygı gösterir. Son derece misafirsever idi. Minberde
hutbe okumak, misvak kullanmak, sünnet olmak, tırnak kesmek işleri, Hazret-i İbrahim'in bazı sünnetlerindendir.
Kâbe-i Muazzama'yı, oğlu İsmail aleyhisselâm ile ilk olarak veya yenileyerek inşa etmiştir.
7) Lût Aleyhisselâm
23- Hazret-i Lût, İbrahim aleyhisselâm'ın kardeşi Haran'ın oğludur. Onunla beraber Şam'a hicret
etmişti. Sonra Sedum memleketine peygamber gönderildi. Buranın halkı dinden çıkmış ve o zamana
kadar hiç bir kavmin yapmadığı fenalıklara atılmışlardı. Hazret-i Lut'un öğütlerini
dinlemediler. Sonunda başlarına taşlar yağdı, gönderilen meleklerle yurdları altüst oldu.
Lût aleyhisselâm da çıkıp İbrahim aleyhisselâm'ın yanına gitti. O da Halilürrahman kasabasında
gömülüdür.
8) İsmail Aleyhisselâm
24- Hazret-i İsmail, İbrahim aleyhisselâm'ın oğludur. Hacer adındaki zevcesinden dünyaya gelmiştir.
Bu muhterem Hacer bir cariye idi. Bunu Mısır Hükümdarı, İbrahim peygamberin zevcesi "Sare"ye bağışlamıştı.
Sare de, bunu kocası, İbrahim aleyhisselâm'a vermişti. Sahih görülen bir rivayete göre, Hacer, Sare'den önce
vefat etmiştir. 25- İbrahim aleyhisselâm, Allah'ın emri ile Hacer'i ve oğlu İsmail'i
alıp Hicaz'da Kabe'nin bulunduğu yere kadar götürdü. Onları orada bıraktı. Yemen'den gelmekte olan
"Cürhüm" kabileleri de bunlara arkadaşlık ettiler. O zamana kadar ıssız ve susuz bulunan Mekke vadisini
bunlar imar ettiler. Bunların ayakları bereketiyle "Zemzem" denilen su meydana çıktı. Artık oralar
şenlenmiştir. 26- Hazret-i İbrahim, bir aralık bir rüya gördü. Bu, Yüce Allah'ın
bir vahyi idi. Ona, oğlu İsmail'i kurban etmesi emrolunmuştu. Bunun üzerine henüz on iki yaşında
bulunan oğlu Hazret-i İsmail'i, Mekke'de Sebîr dağının eteğinde tenha bir yere götürdü. Onu,
Allah rızası için kurban etmek istiyordu. Bu sevgili yavru da: "Babacığım, emrolunduğun şeyi
yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun," diyordu. Bu, Allah yolunda olan fedâkârlığın en yüksek
bir nişanı idi. Fakat Yüce Allah lütfetti. Baba ile oğlun şu teslimiyetine mükâfat olarak Hazret-i İsmail
yerine kurban edilecek bir koç ihsan etti. Böylece bu masum yavru, kurban edilmekten kurtuldu. 27- İsmail
aleyhisselâm, büyüdü ye Cürhüm kabilesinden bir kızla evlendi. On iki çocuğu oldu. İbrahim aleyhisselâm ara
sıra gelir, oğlunu görürdü. Sonra Hazret-i İsmail'in oğulları ve torunları çoğalıp
etrafa hakim olmuşlardı. Hazret-i İsmail, babası Hazret-i İbrahim'in şeriatı
(dini) ile amel etmek üzere Yemen kabilelerine ve "Amalika" denilen eski bir kavme peygamber gönderilmişti. Hazret-i
İbrahim'den kırk sene sonra yüz otuz yedi yaşında vefat ettiği ve anası Hacer'in "Hicr"deki
kabri civarına gömüldüğü rivayet edilir.
|
|
|